• Kavılca Nedir?

    Kavılca, dünyanın en eski buğday türlerinden biri. Bir grup gönüllü onu yok olmak üzereyken bulup tarıma kazandırmasaydı Anadolu’dan silinip gidecekti. Kars’ta, Yer Gök Anadolu Derneği’nin çabalarıyla kavılca buğdayına yönelen üreticilerin sayısı artıyor. Bu buğday türünde kabuk sayısı daha fazla; bu yüzden hasadı, kabuklarının ayrılması diğerlerine göre daha zor. Kars’ın yerli buğdaylarından kavılca (kabulca, kablıca) emmer grubu buğdaylar içinde değerlendiriliyor. Basım tarihi 1951 olan Türkiye’nin Zirai Bünyesi isimli eser, Emmer çeşidi buğdayların tümüne Anadolu’da ‘kablıca’ dendiğini, tarımının en çok Kuzey Anadolu ve özellikle de Kastamonu’da yapıldığını belirtiyor. Her bölgede tohum çeşitlerine verilen isimler de bu akrabalık konusunda bize yol gösterici olabilir. Buğdayın kavılca çeşidi soğuk iklime uyum sağlamak için hem tohumu çevreleyen kabuk sayısını artırmış, hem başağındaki çatallarını daha da kalınlaştırmış. İklime uyumun bir sonucu olarak da daha ılıman yerde evrilen Kastamonu’nun siyezi, kavılca ile akraba olsa da görünüş bakımından daha çıplak kalıvermiş. Bu nedenle de Karslılar, siyeze ‘cıbıl arpa’ diyor. Aynı şekilde kavılca siyezin daha çatallısı anlamında ‘çatal siyez’ adını da alıyor. Emmer (Triticum dicoccum) ve einkorn (Triticum monococcum) çeşidi buğdaylara Anadolu’nun en eski yerleşimlerinden Çayönü’nde de rastlanmıştı. Kastamonu’nun meşhur siyezi ile birlikte Kars’ın kavılcası da işte bu antik buğday grubu içinde yer alıyor. Kısacası hâlâ medeniyet tarihinin en eski buğdaylarının tarımını görme şansına sahibiz. Geleneksel olarak bulgur olarak tüketilen ve lahana sarması, süt çorbası yapılan kavılcanın tarımı ne yazık ki durmuştu. Çünkü hasadı günümüz koşullarında çiftçiye zor geliyor, tanesi kabuğundan zor ayrılıyor, unu tek başına iyi ekmek olmuyordu ve bulgur yapımı zahmetliydi. Birkaç çiftçinin ambarında yok olacağı günü bekliyordu. Bekliyordu ki bu yok oluş, daha sonra çalışmalarını Yer Gök Anadolu Derneği (YEGA) çatısı altında toplayacak olan bir grup gönüllü tarafından 2006’da keşfedildi. Sayısı beşi geçmeyen çiftçi ambarından, büyük ihtimalle son kalan 2 ton kavılca satın alınarak toplandı. Daha fazla sayıda çiftçi bu atadan kalma çeşidin ekimi için ikna edildi ve toplanan tohumlar yüzer kilolar halinde dağıtıldı. Bugün Kars’ta 200’ün üzerinde çiftçi, toplam 100 tondan fazla kavılca üretiyor. Soğuk iklime uyum sağlamış kavılca, emmer grubu içinde yer alan bir buğday türü. Yer Gök Anadolu Derneği çalışmalarını kavılca ile sınırlamadı, yörede yok olan diğer tohumları da hayata geçirecek çalışmalar planladı. Yöresel adıyla zeyrek, yani keten tohumu, ondan yapılan şifalı beziryağı, külür (sultani bezelye de denilen bir çeşit), çavdar ve kavılca ile karıştırıldığında lezzetli ekmeklere dönüşen yerli kırmızı buğday çeşitlerinin de devamlılığı için emek veriyor. Bu çeşitlerin ekimini teşvik ederek Kars’taki bir fırında ekmek üretti ve halka sunuldu. Dernek, Birleşmiş Milletler GEF Küçük Destek Programı kapsamında aldığı yardımla da ürünlerin organik tarım standartlarına getirilmesi için çalışmalar yürüttü. Böylece kavılca buğdayı organik yöntemlerle çoğaltılarak pazarlanabilir bir üretime kavuşturuldu. Kavılca üretimi sayesinde memleketlerine geri dönen gençler de oldu. Kavılca buğdayı ve yetiştirme geleneğinin kökeni günümüzden binlerce yıl öteye dayanıyor. Binlerce insan onu yetiştirdi geçmişte, daha fazlası tattı, yeniden tatmak istedi. Bir insan ömründen kısa bir sürede yok olma durumuna geldi, sonra başka birileri devam etmesini istedi ve şimdi yeniden çoğalıyor. Döngü devam ediyor. Kavılca buğdayı gibi iyi tohumların devamlılığı dünyadaki yaşamı da iyileştiriyor. Ektiğimizi biçiyor isek eğer, kavılcayı ekerek iyiliği biçmiş olmaz mıyız, daha şimdiden bile! Çağan Şekercioğlu